• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
UZAKTAN EĞİTİM (ISBN: 975-6802-82-0)

10.5 Program Değerlendirme Yaklaşımları



Program Değerlendirme Yaklaşımları


   Uzaktan eğitim kurumlarında farklı modeller ve sistemler uygulanmaktadır. Uzaktan eğitim uygulayıcılarının, uyguladıkları eğitimin karşılaştırmalı bulgularına gereksinimleri vardır. Düzenli değerlendirme, bu bulguları sağlayabilir. Değerlendirme süreç için bir yapı oluşturur. Değerlendirme, programının uygulanma etkisine katkıda bulunur. Çünkü süreçte yer alanlar neyi başarmak için çabaladıkları ve bunun başarısının nasıl ölçebilecekleri konusunda düşünür.
Ayrıca değerlendirme, gelişmenin temelidir. Uzaktan eğitim uygulayıcıları bazı kazanımlar elde edebilir. Değerlendirme bulguları, uygulamacıların yeterliliğinin geliştirilmesi için gerekli olan alanları gösterir.
Program değerlendirmenin farklı amaçlara hizmet etmesi, farklı program değerlendirme yaklaşımlarının ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur. Program değerlendirme literatüründe son yıllarda dört değişik program değerlendirme yaklaşımından söz edilmektedir. Bunlar; ürüne dayalı, statik özellikli, sürece dayalı ve karar vermeyi kolaylaştırıcı yaklaşımlarıdır[1].


 Tablo 5.1
Ürüne Dayalı Yaklaşım: Bu yaklaşıma göre, program değerlendirmenin amacı, programın amaçlarına ulaşılıp ulaşılmadığını bulmaktır. Ürüne dayalı yaklaşımın öncüleri Tyler, Hammond, Metfessel  ve Michael'dir.
Tyler, 1930’larda değerlendirmenin hizmetlerini; eğitim kurumlarının etkililiğinin belirlenmesi, denencelerin geçerliliğinin yoklanması, öğrenciye rehberlikte esas olacak bilgilerin elde edilmesi, programın uygulandığı kurumun personeline psikolojik güven sağlama ve halkla ilişkilerde kullanılabilecek güvenilir esaslar sağlama olarak sıralamıştır[2]. Bu hizmetlerle yapılacak bir program değerlendirme çalışması için Tyler,"Program ve Öğretimin Temel İlkeleri (1949)" adlı eserinde davranışsal tanımları yapılmış amaçlarla değerlendirme arasındaki ilişkileri aramıştır[3]. Yine aynı eserde davranışsal tanımları yapılmış amaçların değeri vurgulanmış ve bunlar öğrenci gelişiminin ölçütü olarak kabul edilmiştir[4]. Onun görüşüne göre programlar, öğrenciler, toplum ve konu alanı dikkate alınarak saptanmış amaçlara ve ölçülebilir davranışsal amaçlara dayanmalıdır. Amaçların gerçekleşip gerçekleşememesi, program değerlendirmenin odağını oluşturmaktadır. Amaçlar gerçekleşmediyse programın amaçlarının saptanmasında ve programın uygulanmasında başarısız olunmuştur, eğer gerçekleşmişse başarılı olunmuştur. Bu elbette Tyler’in düşüncesinin çok basit bir özetidir. Çünkü, Tyler'ın düşüncesi biraz daha karmaşık görünmektedir. Örneğin o, bir programın hazırlanmasında önce, bireyin, toplumun ve konu alanının incelenip olası genel amaçların belirlenmesi gerektiği, daha sonra da belirlenen olası genel amaçların, eğitim felsefesi ve öğrenme psikolojisinin süzgecinden geçirildikten sonra kesinleştirilmesi gerektiği görüşünü savunmuştur[5]. Program değerlendirmenin de özenle saptanıp kesinleştirilmiş olan amaçlara dayalı olarak yapılmasını istemiştir. Çünkü o, amaçları ürünün standardı olarak kabul etmiştir.
 
Tyler’ın ürüne dayalı modeli, 1960’lı yıllarda Hammon tarafından biraz daha ayrıntılandırılmıştır. Hammon program değerlendirmede; neyin değerlendirilmesi gerektiğinin belirlenmesi, tanımlayıcı değişkenlerin tanımı, davranışsal terimlerle amaçların belirtilmesi, amaçlarda tanımlanan davranışın belirlenmesi, programın etkisinin belirlenmesi ve sonuçların çözümlenmesi  olmak üzere yapılması gereken beş adım olduğunu ileri sürmüştür.
Metfessel ve Michael, Tyler ve Hammon’un ürüne dayalı modellerini desteklemiş ve değerlendirme sürecinde yer alan adımları biraz daha ayrıntılandırmıştır: Bu adımları da; tüm okul toplumunun dolaylı ve dolaysız katılımı, genel amaçların ve özel amaçların birbirleriyle uyumlu hale getirilmesi, özel amaçların kolay anlaşılır biçimde belirtilmesi, program etkisine girişlere izin veren ölçütlerin oluşumu amacıyla gerekli araçlar, davranışların sistemli olarak gözlenmesi, statü ve değişim ölçütleri ile verilerin çözümlenmesi, verilerin belli amaçlarla ilgili olarak yorumu ve amaçların değişimi ile revizyonuna ilişkin öneriler olarak sıralamıştır[6].
Önerilen adımlara bakılarak Metfessel ve Michael'in farklı bir modeli benimsedikleri söylenebilse de, özellikle genel amaçların ve özel amaçların birbirleriyle uyumlu hale getirilmesi, özel amaçların kolay anlaşılır biçimde belirtilmesi, verilerin belli amaçlarla ilgili olarak yorumu ve amaçların değişimi ve revizyonu adımları ürüne dayalı yaklaşımı benimsediklerini göstermektedir.

Statik Özellikli Yaklaşım: Bu yaklaşım kapsamında yer alan değerlendirme modellerinde "profesyonelce yargılama" söz konusudur. O nedenle statik özellikli yaklaşım kapsamındaki değerlendirme modelleri “profesyonel yargı değerlendirmesi” olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşıma göre yapılan program değerlendirme, belli bir programın etkisini bulmak üzere dışarıdan uzmanlarca gerçekleştirilir. Değerlendirme her ne kadar dışarıdan uzmanlarca gerçekleştirilse de değerlendirme ile ilgili yetki kuruma aittir. Kurumdan gelen değerlendirme talebine dayalı olarak değerlendirme yapılır. Böyle bir değerlendirmenin yapılabilmesi için öncelikle programla ilgili olarak kayıtların tutulmuş olması gerekir. Uzmanlar bu kayıtları ve statik özellikleri (kütüphanedeki kitap, dil labaratuarındaki kaset,   kişisel özelliklerine göre öğrenci ve personel sayısı gibi.) inceler ve bunların sonunda rapor hazırlar. Bu yaklaşıma göre değerlendirme yapılabilmesi için kurumsal işbirliğine gereksinim vardır. Değerlendirme süreci ile ilgili olan kurum yada kuruluşun değerlendirmenin gerekliliğine içtenlikle inanmış olması gerekir. Statik özellikli yaklaşıma göre yapılan değerlendirmelerde, yetki  kuruma ait olduğundan , kuruma bağlılık vardır.
Değerlendirmede yetkinin kurumda olması, program değerlendirme uzmanlarının bu yaklaşıma olan ilgisini azaltmaktadır. Ayrıca değerlendirmenin hemen hemen tamamının gerçek etmenlerden çok, temel etmenlere dayandırılması da bu yaklaşıma uygun değerlendirmelere olan ilgiyi de azaltmaktadır. Her ne kadar program değerlendirme sürecinde sonuçlar ve sonuçlara dayalı önerilerin ortaya konması program değerlendirmeciler tarafından desteklense de, bu yaklaşıma göre yapılan değerlendirmelerde deneysel belgelerin az olması program değerlendirmecilerin bu yaklaşımı pek benimsememesine neden olmaktadır.

Sürece Dayalı Yaklaşım: Program değerlendirmeden, program geliştirme ve değiştirmede yararlanılacağı anlaşılınca, sürece dayalı yaklaşım daha da önem kazanmıştır. Sürecin değerlendirilmesi, program uygulanırken gerçekleştirilir ve uygulama ile ilgili sağlıklı kararların alınmasına yardım sağlar. Programda planlanan ile gerçekleşen etkinlikler arasındaki uyumun incelendiği bu yaklaşımı destekleyenlerin başında Scriven ve Stake gelmektedir.
Scriven’e göre yeni bir programın denenmesi süresince sistemli bilgiler toplanmalı, bu bilgiler değerlendirilmeli, program ve ilgili materyallerin revizyonunda kullanılmalıdır[7]. O program değerlendirme konusunun açıklığa kavuşmasında önemli katkılar sağlamıştır. Bu katkılarından bazıları şunlardır[8].
  1. Biçimlendirici değerlendirme ile durum muhasebesine dönük  değerlendirme arasındaki farkı belirlemiştir.
  2. Yalnızca amaçlara ulaşılmanın önemini değil, amaçların değerini de vurgulamıştır.
  3. Amaçlardan bağımsız değerlendirmeyi teşvik etmiştir. Değerlendirmecilerin, yalnızca programın amaçlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlemeye odaklaşmaması gerektiğini, programın beklenmeyen çıktılarının olabileceğini fark etmesi ve bu çıktılarla ilgili çalışmalar da yapması gerektiğini ortaya koymuştur.
Scriven tarafından önerilen amaçlardan bağımsız değerlendirmede, değerlendirmecinin tarafsız bir gözlemci  olmasının yanısıra, değerlendirmede kulanılacak bilginin nicel ve objektif olması üzerinde ısrarla durulmaktadır. Amaçlardan bağımsız değerlendirme ile, bir yandan programın kullanıcıları için toplam değerlendirme yapılırken, diğer yandan program planlayıcıları için yararlı olacak veriler toplanmakta ve bilgiler üretilmektedir[9].
Sürece dayalı program değerlendirme yaklaşımının diğer önemli temsilcisi olan Stake’e göre program değerlendirme, gereksinimleri karşılamaya yönelik olmalıdır. Ona göre bir program değerlendirme; programın amaçlarından çok etkinliklerine yönelmişse, ilgililerin bilgi gereksinimlerine yanıt veriyorsa ve programın başarısını ya da başarısızlığını saptayabiliyorsa, gereksinimleri karşılayıcıdır[10]. Böyle bir program değerlendirme modeli, gereksinimleri karşılayıcı model olarak adlandırılmakta ve sürece dayalı program değerlendirme yaklaşımı kapsamında yer almaktadır. Gereksinimleri karşılayıcı değerlendirmede girdiler, işlemler ve çıktılar ayrı ayrı ele alınarak incelenmektedir. Ayrıca böyle bir değerlendirme mantıkla başlamakta, tanımlayıcı işlemler (niyet ve gözlemler)  üzerine odaklaşmakta  ve yargılama işlemleri ile bitirilmektedir.

Karar Vermeyi Kolaylaştırıcı Yaklaşım: Bu yaklaşımın temelinde, “yapılan program değerlendirme çalışmasına dayalı olarak program hakkında asıl kararı verecek olanlar programı planlayanlar ve yöneticilerdir, öyleyse yapılan program değerlendirme çalışması onların işine yaramalıdır” görüşü vardır. Karar verme  yaklaşımında, önceden belirlenmiş ölçütlere göre programın etkili olup olmadığının belirlenmesinde, kayıt inceleme, görüşme, tutum ölçekleri, mezunları izleme araştırmaları ile toplanan verilerden yararlanılmaktadır. Oldukça kapsamlı ve çok yönlü olan bu yaklaşıma CIPP, CSE ve farklılığı değerlendirme modelleri örnek olarak verilebilir.
Çevre (Contex), girdi (Input), süreç (Process) ve ürün (Product) sözcüklerinin kısaltması olan CIPP modeli Stufflebeam tarafından ortaya atılmıştır. O program değerlendirmeyi, karar alternatiflerini  yargılamak için  yararlı bilgiler elde etme süreci olarak kabul etmekte ve görüşlerini göstermede şu dört anahtar konuya işaret etmektedir[11].
  1. Değerlendirme karar verme hizmetinde yapılır, karar verenlere yararlı bilgiler verilmelidir.
  2. Değerlendirme dönüşümsel, sürekli bir süreçtir ve sistematik bir programla uygulanmalıdır.
  3. Değerlendirme sürecinde; betimlemek, elde etmek ve vermek olmak üzere üç temel     basamak vardır. Bu basamaklar değerlendirme yöntemi için temel oluşturur.Süreçteki betimlemek ve vermek adımları ortaklık gerektiren etkinliklerdir.
 UCLA (University of California Los Angeles) modeli olarak da bilinen CSE (Center for the Study of Evaluation) modeli adını, Kaliforniya Üniversitesi'ndeki Değerlendirme Çalışmaları Merkezi'nin kısaltmasından almıştır. CIPP modeli gibi bu modelin temelinde de karar vermeye yardımcı olmak vardır. CSE modeline uyularak yapılan bir değerlendirme,  şu beş değişik konuda karar vermeye yardımcı olmalıdır[12].



Resim5.1 UCLA logo
  1. Programın alanı
  2. Programın planlanması
  3. Programın uygulanması
  4. Programın iyileştirilmesine yardımcı olacak değişiklikler
  5. Programın bütün olarak değeri
Karar verme yaklaşımı kapsamına giren diğer bir model de farklılığı değerlendirme modelidir. Farklılığı değerlendirme modeli Provus tarafından geliştirilmiştir. Provus değerlendirmeyi, devam eden bir süreç olarak görmüştür. Ona göre böyle bir süreç, hem program yönetiminin bir koruyucusu, hem de program geliştirmenin yönetiminde doğru kararların alınmasına yardımcı olmaktadır. Farklılığı değerlendirme modeli, yönetimi yönlendirici olsa da, kökü Tyler modelinden gelmektedir. Çünkü Provus Program değerlendirmeyi; programın standartları (amaçları) üzerinde anlaşma, programdaki bazı ögelerin başarısı ile başarı için konan standartlar arasında bir fark olup olmadığına karar verme ve fark olup olmadığına ilişkin bilgileri değerlendirip, programın ya da bazı ögelerinin geliştirilmesine, değiştirilmesine ya da olduğu gibi kalmasına karar verme olarak tanımlamaktadır[13].
Bu tanıma ilk bakışta, farklılığı değerlendirme modelinin ürüne ve sürece dayalı değerlendirme yaklaşımları kapsamına girebileceği söylenebilir. Fakat tanımın kapsamında yer alan ögelere bakıldığında karar verme yaklaşımı kapsamında yer alması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Tanım; standartların belirlenmesi, başarının değerlendirilmesi, başarı ile standartların karşılaştırılması, programdaki başarı ile standartlar arasında anlamlı bir fark olup olmadığının belirlenmesi ve fark olup olmadığına ilişkin bilgilerin kullanılarak karara varılması, öğelerini  kapsamaktadır.
 
Program değerlendirme  yaklaşımları kapsamındaki modeller sürekli geliştirilmeye çalışılmaktadır. Her modelin gelişmesi ve modelleri kapsayan yaklaşımların gelişmesi bir önceki modelin ve yaklaşımın üzerinde olmuştur. Son zamanlarda ürüne dayalı ve statik özellikli yaklaşımlara süreç konusunun eklenmesi bu yaklaşımların gelişmesini sağlamıştır. Bir taraftan program değerlendirme yaklaşımları ile ilgili böyle gelişmeler olurken diğer taraftan da mevcut yaklaşımlar arasındaki farkların ve benzerliklerin anlaşılması az da olsa zorlaşmaktadır. Böyle bir zorluk da program değerlendirmecileri belli bir değerlendirme programına uygun yaklaşımı benimseme konusunda kararsızlığa düşürebilmektedir. Oysa bütün program değerlendirme çalışmalarının yapısının; bilgi toplama amacı bakımından biçimlendirici ya da durum muhasebesine dönük, hangi bilginin ele alınacağı bakımından süreç ya da ürün, veri türü bakımından ise niceliksel ya da niteliksel, olmak üzere üç boyutta odaklaşması, bu konudaki kararsızlığın ortadan kaldırılmasına yardım etmektedir.

Biçimlendirici ya da Durum Muhasebesine Dönük: Program değerlendirme literatüründe biçimlendirici ve durum muhasebesine dönük değerlendirme farkı yeni değildir. Birçok  çalışmanın temelinde bu fark olmuştur.
Biçimlendirici değerlendirme, uygulama esnasında programın amaçlarının gerçekleşmesine yönelik ilerlemenin değerlendirilmesiyle ilgilidir. Böyle bir değerlendirme şu sorulara yanıt verir:“Nasıl yapıyoruz / yapıyorlar?”, “Bundan sonra ne yapmalıyız?” Bu sorularla öğrenme güçlüklerinin ve eksikliklerinin nedenleri araştırılarak bir yandan öğrencilere yardımcı olunmaya çalışılırken, öte yandan da elde edilen bilgilere dayalı olarak programda gerekli ve yerinde düzeltmeler yapılabilmektedir[14]. Biçimlendirici değerlendirmenin amacı programın etkinliğini ölçmek değil, programı geliştirmek ve amaçları gerçekleştirmek için gerekli bilgileri  sağlamaktır.
Durum muhasebesine dönük değerlendirme, genellikle program uygulaması tamamlandığında programın etkisini belrlemeyi ve şu soruları yanıtlamayı hedefler: “Amaçlara ulaşıldı mı?, “Bunu yapmaya değdi mi?”, “Devam etmeye değer mi?” Bu da durum muhasebesine dönük değerlendirmenin, programın başarılı ve etkili olup olmadığı konularında bilgi toplama amacına hizmet ettiğinin ölçme aracıısidir.Böyle bir değerlendirmeye dayalı olarak verilecek kararların, geniş ölçekli olacağı  ve önemli değişikliklerin yapılmasında kullanılabileceği anlamına gelmektedir.
 
Ürün ya da  Süreç: Bir program değerlendirme çalışması ya ürüne ya da sürece odaklaşmaktadır. Biçimlendirici değerlendirme ile durum muhasebesine dönük değerlendirme arasındaki fark, bilginin toplama amacı üzerindedir. Ürün ve süreç değerlendirmesi arasındaki fark ise hangi bilginin ele alınacağı üzerindedir. Ürün değerlendirmesi program amaçlarının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerine odaklaşırken, süreç değerlendirmesi bu amaçlara ulaşmada yardımcı olan süreçte neyin yapıldığı üzerinde odaklaşmaktadır. Durum muhasebesine dönük değerlendimeler ürün üzerinde odaklaşır. Çünkü bu tür değerlendirmelerde bilgi toplama amacı yalnızca programın amaçlarına ulaşılıp ulaşılmadığını belirlemek değil, aynı zamanda programda yer alan süreçler hakkında bilgi toplamak ve bu süreçleri geliştirmektir.

Niceliksel ya da Niteliksel: Herhangi bir program değerlendirme çalışmasının dayanabileceği, niteliksel ve niceliksel olmak üzere iki farklı türde veri vardır.
Niteliksel veriler, sayısal ve istatistiksel ölçümlerle elde edilen verilerdir. Bu kapsamdaki örnekler, test puanları, öğrenci puanları ve benzerleridir. Değerlendirmede niteliksel verilerin önemli bir bölümü bir sonraki adımda oluşur ve kullanılır. Bu kullanımda veriler sıralanarak mevcut ve yararlı yapılar bulunur ve bunlar anlamlı şekle sokulur. Doğaldır ki bu işlemler tanımlayıcı ve sonuç çıkarıcı istatistiklerle gerçekleştirilir.
Diğer yandan niceliksel veriler sayı ve istatistik şekline dönüşmeyen gözlemlerdir. Niceliksel verilere yönetici, öğrenci, öğretmen sayısı, personel toplantısı kayıtları, sınıf gözlemleri, çay sohbetleri örnek olarak verilebilir. Bu bilgiler bilimsel görülmediğinden program değerlendirmede krediden yoksundurlar. Fakat, zaman zaman program ile ilgili alınan kararlarda önemli roller oynayabilmektedirler. Son zamanlarda ise, bu bilgiler ilkeli ve sistemli bir şekilde toplanmışsa yararlıdır, program değerlendirmede de kullanılabilir görüşü yaygınlaşmaktadır. Bu konuda Hawai Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, niceliksel verilerin program değerlendirmede kullanılabilecek değerli bilgiler verebileceği bulunmuştur[15.

KAYNAKÇA

[1]      Brown, D. B.(1990). a.g.e.

[2]     Brown, D. B.(1990). a.g.e.

[3]    Tekin, H. (1979), Eğitimde  Ölçme ve Değerlendirme. Ankara: Mars Matbaası, 1979.

[4]    Brown, D. B.(1990). a.g.e.



[5]      Brown, D. B.(1990). a.g.e.

[6]     Ertürk, S.(1993),  Eğitimde “Program” Geliştirme. Ankara: Meteksan Yayınları  No 93.06.Y.0057.08.

[7]    Varış, F. (1988), Eğitimde Program Geliştirme “Teori ve Teknikler”. Ankara: Ankara  Üniversitesi  Eğitim Fakültesi Yayınları No: 157.

[8]    Thorpe, M.(1988). a.g.e.

[9]     Demirel, Ö. (1995), Genel Öğretim Yöntemleri. Ankara: Usem Yayınları.

[10]    Brown, D. B.(1990). a.g.e.

[11]    Turgut, F. (1981), “Program Değerlendirme”. Cumhuriyet Döneminde Eğitim. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.

[12]   Brown, D. B.(1990). a.g.e..

[13]    Selvi, K.(1996),  “Fen Lisesi Fen ve Matematik Öğretim Programlarının Değerlendirilmesi Ankara Fen Lisesinde Bir İnceleme”. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.25.

[14]     Selvi, K.(1996),  a.g.e.

[15]    Brown, D. B.(1990). a.g.e.